30 Mart 2015 Pazartesi

Posta Kutusundaki Dünya



Merhaba arkadaşlar,

Size güzel bir teklifim var; dünyayı dolaşmaya ne dersiniz? Hemde en geleneksel yöntemle! Aklınızda nasıl bir şey canlandı bilmiyorum lakin dünyayı evinize, hatta küçük posta kutunuza sığdıracak bir uygulamadan bahsetmek istiyorum.


'Postcrossing' geçen sene keşfettiğim, harika bir site! Bu siteye üye olduğunuz zaman dünyanın her yerine açılan bir pencereden bakmaya başlıyorsunuz. Uygulamanın amacı; kartpostal kültürüne sahip çıkmak! Kayıt işleminden sonra, sistem tarafından verilen adresle, dünyanın her yerinden arkadaş edinmeye başlıyorsunuz!



Rusya, Almanya, İtalya, Fransa, Hollanda, Brezilya, Çin... Aklınıza neresi geliyorsa! Öyle eğlenceli bir etkinlik ki, gelen ilk kartımı gördüğümde sevinçten havalara uçtum diyebilirim! Almanya ve Taiwan'dan gelen iki güzel kart ve güzel insanların benimle paylaştıkları hikâyeleri... Yeni insanlar tanımak, farklı ülkelerin kültürlerini öğrenmek, nostaljiyi yaşatmak adına atılan bir adım da diyebiliriz buna. 



Yurt dışında kartpostal kültürüne çok önem verdiklerini gördüm. Çeşit çeşit kartları var; bu kartpostallar sayesinde ülkelerini tanıtıyorlar. Türkiye'de ise kartpostal bulmak oldukça zor! Neyse ki, bir alternatif olarak PTT özel günlerde çeşitli kartpostallar bastırıyor ve ücretsiz olarak alabiliyorsunuz. 



Bu konuyla ilgili bir haber yazmıştım, üniversiteyi bitirme projesi olarak. Okulun dergisinde yayınlandı. (Bu arada ben gazetecilik bölümü mezunuyum. Benimle ilgili ufak bir bilgi olsun!) İlerleyen zamanlarda, konuyu daha derinden anlatmak amacıyla yazdığım haberi de paylaşacağım.



Bu uygulama sayesinde harika dostlar kazandım! Başka ülkeleri görmeye gittiklerinde bile beni unutmayıp kart atan arkadaşlarım var! Daha ne olsun ki? 

Bir gün gezip, görmek istediğim ülkeleri de tanımış oluyorum. Şu an kartpostal koleksiyonumun sayısı, dört yüzü geçti! Daha da çoğalacağını umuyorum!


Yazının başındaki teklifi bir düşünün derim!
Bunların hepsi bir kartpostalla olur mu demeyin, sizde deneyin!
Sevgiler...


NOT: James Blunt\Postcards şarkısı eşliğinde okuyunuz! 




29 Mart 2015 Pazar

Fincana Kahve Koydum Gel!

Sevgili günlük;
Gün sonlanıyor usulca, kahvemin buharı üstünde...

Türk kahvesi içmeyi çok severim! Dost muhabbetine, tek başınalığa çok yakışır.. Kahveyle gelir en derin sohbetler. Kahvenin o güzel kokusu dağılınca ruhuma, doya doya içmek isterim. 


Kahve ile ilgili yazılan sözleri, şiirleri ve bestelenen şarkıları da takip etmeye özen gösteriyorum. Bazen dergilerde 'Kahve Molası'' başlıklı yazılara denk geldiğim de oluyor. Eh, sonrasında soluğu ya mutfakta ya da en yakın kahvecide alıyorum.



Çok sevdiğim sevgili Küçük İskender'in bir sözüne rastladım geçen günlerde. Diyor ki; 'Kahvenden bir yudum bile almamışsın. Korktun mu beni kırk yıl sevmekten?'.

Sahi, kırk yıllık hatırı olan kahvelerden kaldı mı azizim?
"Bir fincan kahve, lütfen!" dedikten sonra, buharı üstünde, mis kokulu kahveniz masada yerini aldığında mutlu oluyor musunuz siz de? Ben öyle mutlu oluyorum ki! Tatlı bir telaş sarıyor yüreğimi, kahve bu yahu! Derde deva, yüreklere şifa....


Kahveyi içmesi kadar pişirmesi de bir o kadar zevkli bana göre! Bir de günümüz teknolojisinde, elektrikli cezveler sağ olsun, kahve yapmak çok pratik. Benim hâlâ en sevdiğim; bakır cezvede pişirilen Türk kahvesi..



Tam da şimdi, yazımın sonlarına gelirken sevgili Murathan Mungan'ın 'Bir Fincan Kahve' şiirinden alıntı yapmak istiyorum::

" Cam kenarında oturduğum masadan
yüzüme sokağı vuran tülün gölgesinde
düşünüyorum::
Yavaş yavaş anıların da terk ediyor beni
git gide azalıyor 
günün birinde
birlikte 
Bir fincan kahve içebilmenin
Sadakati 
Hayali..."

Kırk yıllık hatırını bilmem ama;
Haydi bir kahve içelim ağız tadıyla!

Sevgiler...





Fransız Esintiler ~ Fonda; Coeur de Pirate\Adieu ~

Sevgili günlük,
Bugün gittiğim güzel bir kafeden bahsedeceğim. 11 yıl önce geldik Eryaman'a. Ne market vardı, ne de gidip kahve içilecek bir yer. Seneleri şehir dışında üniversite okurken tükettim de, döndüm bir de baktım ki Eryaman değişmiş. Güzel kafeler açılmış, her adım başında da marketler yer almış. 

'Eryaman Boutique Cafe' birkaç gencin açtığı, Fransız esintileri taşıyan, nostaljik, şirin mi şirin bir kafe. Rengârenk berjerler, pötikareli kumaşlarla süslü içine bitki çayı doldurulmuş kavanozlar, enfes kahve çeşitleri ve benim için olmazsa olmaz kitaplığı ile herkesin gönlüne taht kuracak bir mekân. Gittiğimde en sevdiğim yönü ise; sakinliği oldu. Kahvenizi yudumlarken, kitabınızı okumanız için çok uygun bir ortamı var. Gerçi ben gittiğim her seferde fotoğraf çeksem de, bu da bir alternatif olsun dedim! 
Kahve çeşitlerinin bolluğu ve lezzeti oldukça iyi! Frappe konusunda da çok memnun kaldığımı söylemek isterim. Kahvenin yanında cheesecake şefin önerisi! (Yazar burada 'ben denedim çok sevdim' demek istiyor.) 
Boutique Cafe'de öyle güzel antika eşyalar varki; eskiyi seven bir ruhunuz varsa eminim ki bayılırsınız! Daktilo, fotoğraf makinesi, plaklar, eski kitaplar... Kafenin genel havasına ruh katan detaylar bunlar.
Yazın canlı müzik de varmış, öyle söylediler.
Eh, hazır bahar güzel yüzünü göstermeye başlamışken, günlük telaşlardan sıyrılıp Boutique Cafe'de bir kahve molası vermek çok hoş olur!
Bugünlük de benden bu kadar..
Gününüz güzel, içiniz de kahveniz gibi sıcacık olsun!
Sevgiler...
ADRES: Eryaman Mahallesi, 06930 ANKARA





28 Mart 2015 Cumartesi

Karikatür Bi Kafe (Alexander Stan Lemonade şarkısı eşliğinde okuyunuz!)

Herkese merhaba…


Nasılsınız arkadaşlar? Ben bugün oldukça sakin, huzurlu ve yağmurlu bir gün geçirdim. Kardeşimin kursunu bahane ederek; yağmurlu havanın tadını çıkarmak için, yanıma şiir kitabımı da alarak Kızılay’a gittim. Nicedir gönlüme taht kuran bir kafe için…

Bugün sizlere de bahsetmek istiyorum, mizah kokan bu kafeden! Bu güzel, renkli kafenin ismi  ‘Karikatür Bi Kafe’. Duvarlardan menüye, bardaktan tabağa, menüden koltuktaki minderlere kadar her yerde karikatürler var. Ambiyans mükemmel!
Bugün gittim, orta masalardan birine oturdum. Renkli menüden damla sakızlı türk kahvesi sipariş verdim. Kahvem gelene kadar sevgili arkadaşım Özge’nin armağan ettiği ‘Bilmezsiniz Aşk Nedir’ kitabından rastgele bir şiir seçtim ve okumaya başladım. Buram buram damla sakızı kokan kahvem eğlenceli sunumu ile geldi. Kahve içmeyi çok seven; her yerde de aradığı tadı bulamayan biri olarak söylemeliyim ki; kahve çok güzeldi!
Renkli menüsünden de bahsetmek istiyorum. Gidecek olursanız aklınızın bir köşesinde bulunsun diye. Limonataların her birini şiddetle tavsiye ediyorum! Tatlı olarak da; kirpi… Sebzeli böreği ve tavuk menüsünün her biri benim damak tadıma uygun. Şimdilik denediklerim bunlar. Zamanla menüyü daha detaylı keşfedeceğimi düşünüyorum!
 İki katlı Karikatür Bi Kafe’nin, üst katını da çok beğendim. Harflerin dans ettiği duvarlarını ve küçük de olsa eksi dergilerin ve kitapların yer aldığı kitaplığını da…


Rengârenk ve sıcacık bir gündü!
Yolu düşen, keyifli vakit geçirmek isteyen herkese tavsiyemdir.
Sevgilerimle…


 ADRES: Karanfil Sokak No 49/7 Kızılay Çankaya\ANKARA

 

26 Mart 2015 Perşembe

Aamir Khan Filmleri

Herkese merhaba!
Uzun zamandır blog yerine, günlük tarzında Instagram paylaşımları yapıyorum. O yüzden burayı epey ihmal ettim. Bugün, yarın derken uzun bir aradan sonra ilk paylaşımımla sizlerleyim. 
Birkaç zamandır kitaplar, filmler ve müzik değerlendirmesi yapıyorum. Bir tavsiye üzerine PK filmini seyrettim. Aamir Khan ile o film sayesinde tanıştık! Film o kadar etkileyiciydi ki; izledikten sonra epey düşündüm. Her zaman söylediğim gibi; benim için kitapları kitap; filmleri film yapan tek bir cümledir! İşte bu mantık üzerinden; Aamir Khan'ın izlediğim dört filmini sizlerle paylaşmak istiyorum.


PK; bir Bollywood filmi. Hindistan kültürüne açılan rengarenk bir pencere... Baş kahraman, başka bir gezegenden dünyaya gelince kontrol cihazını kaybediyor. Onu bulması şart çünkü; gezegenine dönmesi bir tek ona bağlı! PK'in yaşadığı maceraları konu alan film, insanların gündelik yaşamlarını da sorgulamaya dayalı mesajlar içeriyor. PK'in çocuksu merakına kapılıp, manevi bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bir diğer filmi; 3 Idiots
Sistemin içine hapsolan gençleri, eğitim ve öğretim yöntemlerini eleştiren şahane bir film! Üç arkadaşın üniversite yıllarını eğlenceli bir şekilde anlatırken; dönemin sorunlarına dikkat çekiyor. İçinizi kıpır kıpır yapacak Hintçe şarkılar ve danslarla eğlence garanti!
All İzz Vell hikayesini bir kenara not etmenizi öneririm.

'-Ne olursa olsun kalbinize her şey yolunda demelisiniz. Çünkü kalbiniz çok hassastır ve sözlerinize çabuk kanar.'
Gelelim aralarında beni en çok duygulandıran 'Her Çocuk Özeldir' filmine...
Filmin başında küçük bir çocuğun yaramazlıkları gibi görünen sahnelerin aslında çok önemli bir hastalığa yöneldiğini görüyoruz. Disleksi, bir öğrenme bozukluğu. Bugüne dek, Einstein, Mozart, Agatha Christie gibi birçok ünlü insanı tuzağına düşüren bir rahatsızlık... Emek ve azimle her şeyin aşıldığını, mutluluğu ve azmi aşılayan bir film. Son sahnelerinde yüreğimle birlikte alt dudağımın da titrediğini belirtmek isterim. Farkındalık yaratan çok güzel bir film!
Bu filmde ek olarak sizlere bir şarkı tavsiye edeceğim: 
'Shankar Ehsaan Loy\Kholo Kholo'

Son olarak; 'Onu Sarıya Boya' filmi...
Film Hint devrimini konu alıyor. İngiliz genç kadın Sue, 1920'li yıllarda büyük babasının yazdığı günlüğü belgesele çekmek için Hindistan'a gidiyor. Macera da burada başlıyor. Geçmişten günümüze etkisini taşıyan devrim ruhunu Aamir Khan dokunuşları ile izliyorsunuz! Ayrıca filmde dikkat çeken bir başka özellik ise filmin bir bölümünün sarı renkle çekilmiş olması. Sarı rengin; Hint kültüründe fedakarlık anlamı taşıdığı söyleniyor. 

Ben Aamir Khan filmlerini çok etkileyici, renkli ve öğretici buldum. 
Her Çocuk Özeldir filminden bir replik ile yazımı sonlandırıyorum.
Yeni bir film özetinde buluşmak üzere;
Sevgiler...